12 Temmuz 2016 Salı

Hamilelik Günlüğüm & Amerika'ya adaptasyon

ALIŞMA-Uyku Problerimiz
Amerika'da ilk bir ay hiç adapte olamadık buraya. (Hamileliğimde 28-32 haftalar arası) En kolay adapte olduğumuz şey saat farkıydı bence. Zaten gece doğru düzgün uyuyamayan bir hamile olduğum için, ve bütün uçak yolculuğu boyunca hiç uyumadığım için hemen adapte olduk buradaki saate.

Umut da adapte oldu hemen. Ama yatağında uyuma konusunda hala problem yaşıyoruz. Şu an 38. Haftadayım. Hala bizim yanımızda uyuyor, evde herkesi uyutuyor sonra kendisi uyuyor bir de:)   Gündüzleri öğle uykusunu asla evde uyumuyor, ama arabada ise 10-15 dakikaya sızıyor. En az bir saat uyuyor. Sabahları 8-8buçuk arası uyanıyor mutlaka. Gece 9buçuk-10 buçuk arası uyumuş oluyor. Genelde o saatte ben de uyumuş oluyorum zaten.

İlk bir ay boyunca geceleri uyandı, ağladı hep. Bizim yanımızda yatmak istedi hep. Şimdi biraz daha iyi. Yanımızda uyuyor, sonra babası yatağına götürüyor. Nadir uyanıyor gece, sabah kalkınca ya sesleniyor ya da kendi kalkıp yanımıza geliyor. 

Evet artık parmaklıklı yatakta yatmıyor. Kendisi yataktan inebiliyor ve çıkabiliyor. Babasının ona aldığı Şimşek Macqueen li toddler yatağını sevmedi maalesef. Çok yer yatağı gibiydi, bence kendini güvende hissetmedi o yatakta. Bir de kolunu bacağını hep çarpıyordu, sağa solu kapalıydı. Ama alçak olduğu için kendisi inip çıkıyordu ondan da... Biz de sattık onu, yerine Türkiye'deki yatağına benzer bir yatak aldık. Sadece önünde uzun korkuluk yok, küçük bir engel var düşmesini engelleyecek. Biz yine de iki sandalye koyuyoruz önüne düşmesin diye. Yatakta çok hareketli çünkü. Bizi çok korkuttu 2 hafta önce. Bizim yataktan düştü. Yastığın üstünden hem de... Köprücük kemiğini kırıyormuş neredeyse. Çok ağlayınca doktora götürdük röntgeni çekildi. Daha küçük olduğu için alçı filan yapmadı doktor. Kendi kendine geçer dedi. Köprücük kemiği eğrilmişti.
Zar zor bir kol askısı buldum internetten hemen aldım ama gelinceye kadar acısı iyice azaldı, pek takmak istemedi. Yeni yeni alışmaya başladığı kreş serüveni de böylece bir süreliğine son buldu. Üstüne amcası da bizi 2 haftalığına ziyaret etti. Okuldan iyice uzaklaştı. Şimdilik evde. 

KREŞ
Kreşe gitmesi de ayrıca bir olaydı zaten. İlk hafta hiç ağlamadı, çok heyecanlıydı gideceği için. Ama ingilizce konuşuyor olmaları adaptasyonunu çok etkiledi bence. Bir de daha farklı bir yapısı var kreşlerin. Saldım çayıra şeklinde. Türkiye'deki gibi devamlı bir aktivite yok sınıfta. Çocuklar kendileri oynuyor çoğunlukla... Biraz bu durum sıktı galiba Umut'u. Aslında kameradan izlediğim kadarıyla mutlu gibiydi oynarken. Bir oraya bir buraya koşturuyordu. Ama öğlen babasını ya da beni görünce ağlamadan duramıyordu. Öğlene kadar olunca 11 bucukta uykuya geçen diğer çocukların yanında yarım saat babasını bekliyordu. Tek başına masaya oturup takılmasından hoşlanmayıp, haftada üç tam güne döndük. Ama bu seferde öğle uykusunu orada uyudu, ve akşama kadar çok uzun süre ayrı kaldı bizden. Kahvaltı ve öğle yemeklerini hiç sevmedi Umut. Zaten bizim damak tadımıza göre çok yağlı ve çok tatlı veya çok tuzlu yiyorlar. Sadece arada verdikleri snackleri/ atıştırmalıkları tam yedi. Çok memnun değildik açıkçası durumdan, alışırız diyordum ama köprücük kemiğini de sakatlayınca bırakma kararı aldık. 

Şimdi başka bir kreş araştıracağım yakınlarda. Doğumdan 1-2 ay sonra tekrar başlamasını istiyorum. Bu sefer, ehliyet alabilirsem, ben götürüp getireceğim. Hem de daha büyümüş olacak. Belki daha kolay olur her şey. 

Bu arada doğum için doktor bulmamıza karşın, sigortamızın geç başlacak olmasından dolayı randevuyu erteledik. Ama sigorta çok geçe kalınca gitmek zorunda kaldık doktora. Ve pazarlık yaparak 500 dolara 5-10 dakikalık bir muayene oldum. Daha sonraki 2 muayeneyi de sigorta olmadan gerçekleştirdik ama onların ücretini sigortanın ilk ödemesinden kestirtmeyi başardık. Dolayısıyla zaten ödeceğimiz bir parayı önceden 500 +500 olarak vermiş olduk. Ayrıca sigorta olmasına rağmen doğumda 2000-3000 dolar civarında birşey tutacak sanırım. Net rakkamlar doğum sonrası belli olur. Buraya turist olarak geldiğinizde bir doktorla anlaşarak da işinizi çözebilirsiniz,ama herhalde bir 10000 doları doğum için ödersiniz. Hamilelik boyunca ultrasonla hiç bakmıyorlar neredeyse. Ultrasona daha dün yani doğuma 1 hafta kala girebildim. Herşey yolunda gözüküyor dedi doktor. Bir hafta sonra minik oğluma kavuşacağım. 

Sevgiler, 
Seda

Hamilelik Günlüğüm: Amerika yolculuğumuz

Merhaba,

Uzun zamandır yazmak gelmiyordu aslında içimden. Şimdi doğuma 1 hafta kaldığında bir özet yazmak istedim. Bugün ne kadarını yazabilirim bilmiyorum. O kadar çok şey değişti ki hayatımızda! Ve değişmeye devam ediyor. Durduramıyoruz hayatı! Ne zaman durdurabiliyoruz ki! Değişikliği severim aslında; ferahlatır nefes almamı sağlar benim. Ama bir yandan da düzenli bir hayatım olsun, düzenim bozulmasın isterim hep.  Nasıl olacaksa bu ikisi aynı anda...

Artık son haftaya girdik hamileliğimde. Haftaya salı günü bebeğimize kavuşacağız inşallah. blogda en son nerede kalmıştım hatırlamıyorum. Doktorların yaptıkları testler ve ultrasonlar iyi çıktı, tüm konuştuğum doktorlar git imkanın varsa Amerika'da doğur dediler. Ne güzel işte, hiç korkma hemen git dediler hatta. Hatta normal doğum bile yapabilirsin dediler. Ama benim normal doğum için zorlayacak hiç gücüm yok şu an. Her ne kadar istesem de normal doğumu, bir yandan korkuyorum tabi. Sezeryandan da ayrı bir korkuyorum, aynı ağrıları acıları (muhtemelen) tekrar çekecek olmak...

28. Haftamda (ne olur ne olmaz diyerek) uçabilir raporunu doktorumdan alarak THY ile uçtuk. Çok yorucu bir yolculuktu. Speedy kedisi dahil, tüm çocuklarım yanımdaydı. Biri içimde, biri yanımda, biri ayağımın altında idi. Umut'un sadece son 3 saat uyuması kötü oldu. Babası uçaktan çıkarken onu taşımak zorunda kaldı. Pasaport kontrolünde uyandı ama o kadar uyku sersemiydi ki, kucaktan hiç inmedi. Dört el bagajımız, sırt/el çantalarımız ve Speedy kedimiz vardı elimizde. Nesrin annem de bizleydi, o nedenle toplam 4 kişi olduk. Bagaj hakkımızı sonunda kadar kullandık. Ayrıca 8 tane koca bavulu da (kişi başı 2 bavul) bagaja vermiştik. Hepsinin arabada görünüşü efsaneydi. Uçak maceramızı ne kadar anlatsam da yetmez, ancak yaşanarak anlaşılır böyle bir yolculuk. Bagajları aldıktan sonra bir de Ali'nin arabayı getirmesini bekledik havaalanında. Daha önceden parka bırakmıştı ve alıp gelmesi 30-40 dakika sürdü. Miami'de bir otelde kaldık o gece. Odaya girince hepimiz anında bayıldık. Bütün bir yol boyunca gözlerimi kırpamadım. Son 1-2 saat dışında dinlemedim. Devamlı Umut'la oynadık. Yanıma aldığım bir sürü oyuncak o kadar işe yaradı ki. Devamlı bir oyuncak çıkardım, dikkatini dağıttım. Bir küçük çanta minik oyuncaklarla doluydu. Hiç görmediği kutusundan çıkmamış oyuncaklar kendisini bayağı oyalasa da, sonlara doğru uykusuzluk başına vurdu. Hadi uyuyalım şimdi, bak ben uyudum sen de uyu, bak bak baban uyumuş hadi biz de uyuyalım şeklindeki tüm çabalarımızı sonuçsuz bıraktı.Türkiye'de saat gece 11 iken ve 2-3 saat sonra uçaktan inecekken gece uykusuna geçiş yaptı. Bir anda kafasını yanımdaki yastığa koyup uyudu. Bayıldı da diyebiliriz sanırım. O ana kadarki 9-10 saat nasıl geçti hiç bilmiyorum. Yol boyunca 10-15 kez kalktım, yürüdüm ve 1-2 tur attım uçakta, tabiki her seferinde tuvalete gittim, arada durup bazı jimnastik hareketleri yaptım...

Miami'de havaalanına yakın bir otelde 1 gün kaldık, ertesi gün yola çıkıp geze geze Yeni Evimize geldik. Yolculuk 7 saat civarında sürdü, normalde 4 saatte sürüyor. Sanford, Florida da yaşıyoruz artık! Şu geçenlerde bir gay barda saldırı düzenlenen, Disneyland ın, Universal studio larının olduğu Orlando'nun hemen kuzeyinde.

Tüm yolculuk boyunca en çok speedy kedisi bizi çok şaşırttı açıkçası. Yanımıza uyuması için ilaç almıştık ama kullanmaya hiç gerek kalmadı. Ne bir miyavlama, ne bir huysuzlanma. Çok rahat geldi canım kedi oğlum. Bizi hiç üZmedi. Geceyi Nesrin annemin odasında geçirdi. Annem pencere önünde fotoğraflarını çekmiş hep. Nedense mutlu gibiydi. Sanki onu da aldığımız için bize minnettardı. Tabi ki alacaktık. Amerika'ya geliş tarihimiz gecikince kedimiz için aldığımız rapor hala geçerlimi diye bir stres yaşamadık değil. Hala süresi vardı, biz de speedy kedisini yanımızda getirebildik. Evet kediler için rapor istiyor Amerika. Ayrıca mutlaka Çip taktırmak da gerekiyor. Kuduz aşısını yapıp veteriner Ankara'dan tahlil raporunu aldı. Aşı defteri zaten tamdı. Sorun olmadı. Kimse bize sormadı bu kedi de sizle mi kalacak diye. Zaten yolda halimizi gören bize acıdı bence. :)) neyse bitti gitti. Sağ salim ulaştık evimize.

Kimsenin benim hamile olduğumu anladığını sanmıyorum. Hiç bir aşamada problem olmadı. E2 vizesiyle geldik biz. Ama turist olarak gelseydik de problem olmazdı bence. Hatta öyle hiç problem olmazdı. Amerika buraya doğurmak için gelen bir sürü gebeyi kabul ediyor her yıl. Pasaport kontrolünde bir bebek daha geliyor gibi bir muhabbet oldu sanırım. Ama sadece muhabbetti. Kontrol memurunun arkada müzik sesleriyle birlikte bizimle muhabbet edenine rasgeldik. Zaten oldukça yorulmuş olan bizleri üzmedi. Niye geldiniz, ne iş yapıyorsunuz gibi sorulardan sonra parmak izimizi aldı, fotoğrafımızı çekti ve bizi Amerika'ya saldı. :))) Zaten çok sıra beklemiş ve uzun bir yolculuk yapmış kalabalık bir aileydik. Bizimle çok uğraşmadı. Prosedürü yerine getirdi sadece.

Daha önce dediğim gibi kayınvalidem, Nesrin annemde bizimle geldi, bizimle hala, doğumdan 2.5 ay sonra dönecek. Aynı gün annem gelecek 1 aylığına. Ve o da Türkiye'ye döndüğünde, biz 3.5 aylık Alp bebem ve toddler- canım Umut oğlumla yalnız kalacağız artık. Herşeyin rayına oturacağı, düzene gireceğimi hedeflediğim zaman bu.

Şimdilik bu kadar...
Amerika'da hamilelik nasıl geçti devamını sonra yazacağım.

Sevgiler,
Seda